1. Anasayfa
  2. Türkiye Cumhuriyeti

Kıta Sahanlığı Sorunu Nedir?

Kıta Sahanlığı Sorunu Nedir?

Günlük yaşamdan geopolitik gerçeklere uzanan bir perspektifle, Kıta Sahanlığı Sorunu kavramı, bir ülkenin kara parçasının deniz altındaki uzantısını ifade eder. Kıta Sahanlığı Sorunu, Okyanusların başlangıcına kadar uzanan bu sahanlık, uluslararası ilişkilerde önemli bir yer tutar. Bu yazımızda, kıta sahanlığının ne olduğunu anlamaya çalışacağız. Kıta Sahanlığı Sorunu’nu, ortaya çıkış sebebini, tarihsel gelişimini ve önemli anları ele alacağız. Ayrıca, Türkiye’nin gündeminde önemli bir yer tutan Kardak krizi konusunda da bilgi sunarak konuya daha geniş bir açıdan bakmaya çalışacağız.

Kıta Sahanlığı Nedir?

Kıta Sahanlığı Sorunu Nedir?

Kıta sahanlığı, ülkelerin ve kıtaların deniz seviyesinin üzerindeki kısımlarıyla bağlantılıdır. Denizin altında uzanan toprak parçasına ve üzerinde yer alan deniz bölgesine verilen isimdir. Kara platformu olarak da anılan kıta sahanlığı, ülkelerin karasularını belirlemede kritik bir ölçüt olarak kullanılır. Denizlere kıyısı olan ülkeler için kıta sahanlıkları stratejik bir öneme sahiptir. Genellikle coğrafi koşullarla belirlenmiştir. Kıta sahanlığı, jeolojik bağlamda, kara parçasının denizin altında devam eden bölümüdür. Kkaranın denizle birleştiği noktaya göre ölçülür. Kıta Sahanlığı kara platformu olarak adlandırılmaktadır. Genel olarak bir ülkenin veya kıtanın kıyısından başlayarak çevresini oluşturur. Denizin altındaki sığ ve eğimli kara parçasını ifade etmektedir. Coğrafi olarak belirlenen kıta sahanlıkları, ülkelerin karasuları içinde sınırları çizmek ve belirlemek için kullanılmıştır.

Tarihsel süreç içinde, ülkeler ve kurumlar arasında imzalanan antlaşmalara göre belirlenen kıta sahanlıkları, genellikle deniz yerine okyanus bölgelerinde daha kritik hale getirmektedir. Ülke sınırları, adaları, yarımadaları ve burunları içererek çizilen sınırlar, kıta sahanlığının belirlenmesinde önemli rol oynar. İki kıyısı olan denizlerde bulunan ülkeler için, deniz üzerindeki adaların varlığı, kendi kontrol ettiği karasularını belirlemede etkili olmuştur. Ancak antlaşmalarla paylaşılan adalar genellikle kıta sahanlığı sorunlarına neden olmaz. Ancak tektonik hareketler sonucunda ortaya çıkan ve politik sorunlara yol açabilmektedir. Deniz seviyesinin üzerindeki kara parçaları, yani adalar, bu durumu değiştirmektedir. Türkiye’de Lozan Barış Antlaşması ve sonrasında Yunanistan’ın imzaladığı Paris Antlaşması ile belirlenen On İki Ada dışındaki Kardak kayalıkları, iki ülke arasında kıta sahanlığı konusunda sorunlara neden olmuştur.

thumbnail
Benzer Yazı
12 Adalar Sorunu Nedir?

Kıta Sahanlığı Kaç Mildir?

Kıta sahanlığı, 20. yüzyıl boyunca sürekli olarak genişlemiştir. Uluslararası anlaşmalarda başlangıçta kıta sahanlığı genişliği maksimum 3 deniz mili (5,6 km)’dir. Daha sonradan 6 deniz miline (11 km) çıkarmıştır. Günümüzde ise kıta sahanlığı, 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 3. maddesinde belirtildiği üzere 12 deniz mili (22 km) olarak kabul edilmektedir.

Her devlet karasularının genişliğini tespit etme hakkına sahiptir; bu genişlik işbu Sözleşmeye göre tespit edilen esas hatlardan itibaren 12 deniz milini geçemez.

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi

Kıta Sahanlığı Sorunu Nedir?

Kıta Sahanlığı Sorunu Nedir?

Kıta Sahanlığı Sorunu, Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda dağılmasının ardından ortaya çıkmıştır. Özellikle Türkiye ile Yunanistan arasında uzun süredir devam eden bir anlaşmazlık konusu haline gelmiştir. Bu sorun, özellikle Ege Adaları ve bu adaların silahlandırılmasıyla ilgili gerilimlerle daha karmaşık bir hal almıştır.

1973 yılında Türkiye’nin, Ege Denizi’nde kendi karasuları olarak iddia ettiği bölgede petrol arama izni verilmiştir. Bu durum iki ülke arasındaki ilişkileri daha da gerilime sokmuştur. Yunanistan, Türkiye’nin bu bölgeyi kendi kıta sahanlığı olarak ilan etmiştir. Bu durum hukuki dayanağı olmayan bir adım olarak görmüştür. Yunan tarafı, bu bölgenin kendi kara sularına ait olduğunu söylemiştir. Ayrıca Türkiye’nin burada petrol arama izni vermesinin meşru olmadığını iddia etmiştir.

Türkiye ise coğrafi olarak Anadolu’nun uzantısının Ege Denizi’nde bahsedilen bölgeye kadar uzandığını savunmuştur. Bu bölgenin Türkiye Cumhuriyeti’nin kıta sahanlığı içinde yer aldığını ileri sürmüştür. Bu iki ülke arasındaki fikir ayrılıkları ve anlaşmazlıklar olmuştur. Bur durum uluslararası hukuk çerçevesinde çözülmeye çalışılmıştır. Ancak, Kıta Sahanlığı Sorunu, zaman içinde politik ve stratejik bir önem taşımıştır. Ayrıca bölgedeki dengeyi etkileyen faktörlerden biri haline gelmiştir.

Türk kaynaklara göre, Türkiye ve Yunanistan arasındaki kıta sahanlığı sorununun çözümüne dair ilk girişim, Türkiye’nin Yunanistan’a doğrudan müzakereler önermesiyle başladı. Ancak Yunanistan, meseleyi uluslararası bir platforma taşıma amacında olduğunu beyan etti. İki ülke, farklı çözüm yollarını denemelerine rağmen, kıta sahanlığı konusunda bir uzlaşmaya varamadılar.

1970’li Yıllarda Kıta Sahanlığı Sorunu

Olayların gelişiminde kritik bir dönem 1976 yılıdır. Türkiye’nin Sismik Bir adlı araştırma gemisinin Ege Denizi’nde faaliyet gösterirken savaş gemileri tarafından eskort edilmesi olmuştur. Bu durum, Türkiye ve Yunanistan arasındaki mevcut sorunların daha da derinleşmesine yol açtı. İki ülkeyi ciddi bir çatışma tehlikesiyle karşı karşıya getirdi. Ancak her iki taraf da sıcak bir çatışmadan kaçınma eğiliminde olmuştur. Diplomatik çözüm yollarına yönelerek sorunun büyümesini önlemeye çalıştılar.

Yunanistan, Türkiye’nin bu eylemini önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne, ardından da Uluslararası Adalet Divanı’na taşıdı. Ancak bu başvurular, istenen olumlu yanıtları alamadı. İki ülke arasındaki çatışma, uluslararası hukuk ve diplomasi yollarında çözüm bulma arayışları devam etmiştir. Bu durum halen sürmekte ve bölge politikalarını etkilemeye devam etmektedir.

kıta sahanlığı sorunu, 1970’li yılların ortasında başlayan ve oldukça aktif bir şekilde devam etmiştir. Bu durum Türkiye ve Yunanistan arasında diplomatik krizlere yol açmıştır. Ayrıca bu durum yoğun gerilimlere yol açan temel bir mesele haline gelmiştir. Ancak bu süreçte her iki ülkenin sunduğu önerilerin birbirini kabul etmemiştir. Sorunun çözümüne dair bir adım atılmasını engellemiştir.

Kıta sahanlığı sorununun çözülememesindeki ana engel, Türkiye ve Yunanistan’ın getirdiği önerilerin Ege Denizi üzerindeki mevcut antlaşmalara, haklara ve hukuki yapıya müdahale gerektirmesi olmuştur. Bu durum, tarafların üzerine düşen sorumlulukları ve inisiyatifi almak istememelerine sebep olmuştur. Bu nedenle, her iki ülke de sorunu çözme yolunda isteksiz davranmıştır. Aynı zaman içinde bölgedeki gerilim düşse de farklı türden gerginliklere gebe olmuştur.

Türkiye ve Yunanistan’ın, kıta sahanlığı sorununu çözme noktasında var olan çıkmaz, bölgesel politikaları ve ilişkileri etkilemeye devam etmektedir. Her iki ülkenin de çeşitli dönemlerde yaşadığı tansiyon düşmektedir. Ancak sorunun hala çözülebilmiş bir çerçeveye oturamamıştır. Ayrıca gelecekteki diplomatik girişimlerin de karmaşıklığını artırabilecek bir faktör olarak ön plana çıkmıştır.

Kıta Sahanlığı Sorunu Tarihi Nedir?

Kıta Sahanlığı Sorunu Nedir?

Kıta Sahanlığı Sorunu, 20. yüzyılın başlarından itibaren ortaya çıkan ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki karmaşık tarihi olaylara dayanan bir meseledir. Bu sorunun temelleri, Osmanlı Devleti’nin sona ermesiyle bağımsızlığını ilan eden Yunanistan’ın toprak talepleriyle atılmıştır. Ancak, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ve ardından gelen Kurtuluş Savaşı, bu talepleri etkisiz kılmış ve sınırları yeniden belirlemiştir.

Ege Denizi kıyısındaki karşılıklı topraklara sahip olan Türkiye ve Yunanistan, bu coğrafi yakınlık nedeniyle bir dizi karmaşık sorunla karşı karşıya kalmıştır. Lozan Barış Antlaşması ile Gökçeada ve Bozcaada hariç On İki Adalar’ın İtalya’ya bırakılması, sonraki yıllarda yaşanan sıkıntılar ve İtalya’nın adalardaki sorumluluktan kaçınma isteği, Paris Antlaşması ile bu adaların Yunanistan’a devredilmesine yol açmıştır.

Kıta Sahanlığı Sorunu, sadece toprak anlaşmazlıklarını değil, aynı zamanda Ege Denizi’ndeki birçok adanın sahipliği konusunda da sorunlar doğurmuştur. Bu tarihsel olaylar, iki ülke arasında diplomasi ve bölgesel politikalar açısından sürekli bir gerilime neden olmuştur. Ayrıca sorun çözüme kavuşmamış ve günümüzde hala etkisini sürdürmektedir.

Sonuç

Kıta Sahanlığı Sorunu, Türkiye ve Yunanistan arasında köklü tarihi olaylara dayanan ve coğrafi faktörlerin etkisiyle karmaşık hale gelen bir meseledir. İki ülke arasında Lozan ve Paris Antlaşmaları ile belirlenen sınırlar, özellikle Ege Denizi’ndeki adaların sahipliği konusunda sürekli anlaşmazlıklara neden olmuştur.

20. yüzyılın ortalarından itibaren artan gerilimler ve diplomatik krizler, Kıta Sahanlığı Sorunu’nun çözümüne yönelik çeşitli önerilerin kabul edilmemesiyle sonuçlanmıştır. Türkiye ve Yunanistan arasında ortak bir zemin bulunamamış, bu da sorunun devam etmesine neden olmuştur.

Gelinen noktada, tarihi geçmişi, uluslararası antlaşmaları ve coğrafi dinamikleri göz önüne alarak, Kıta Sahanlığı Sorununun çözümü için taraflar arasında adil ve kalıcı bir anlaşmanın elzem olduğunu söylemek mümkündür. Ancak, bu meselede çözüme ulaşmak için daha fazla müzakere ve uzlaşıya ihtiyaç vardır. İki ülke arasındaki diyaloğun güçlendirilmesi, uluslararası hukuk ilkelerine dayalı çözümlerin araştırılması ve bölgesel istikrarın sağlanması için çaba sarf edilmesi, Kıta Sahanlığı Sorununun aşılmasında kritik bir rol oynayabilir.

Sıkça Sorulan Sorular

Lozan ve Paris Antlaşmaları Kıta Sahanlığı Sorunu’nu nasıl etkiledi?

Lozan ve Paris Antlaşmaları, On İki Adalar gibi bölgelerin sahipliği konusunda Türkiye ve Yunanistan arasında belirsizlik yarattı.

Kıta Sahanlığı Sorunu’nun tarihsel arka planı nedir?

Sorunun temelleri, Osmanlı Devleti’nin sona ermesi ve ardından gelen Lozan Barış Antlaşması’yla atılmıştır.

Çözüm için ne gibi adımlar atılabilir?

Taraflar arasında güçlü bir diplomasi ve müzakere süreci, uluslararası hukuk ilkelerine dayalı adil bir çözümü destekleyebilir.

Kıta Sahanlığı Sorunu’nun bölgedeki etkisi nedir?

Sorun, bölgesel istikrarsızlığa neden olabilir ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkileri etkileyebilir.

İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın!

Abonelik Bültenimize katılın, tarihi anları kaçırmayın! Hemen ücretsiz üye olun ve en özel güncellemelerle tarihin içinde kalın. Geçmişin kapıları sizin için aralanıyor!