1. Anasayfa
  2. Avrupa

İki Yüz Yıllık Kutsal Hristiyan Tarikatı; Tapınak Şövalyeleri

İki Yüz Yıllık Kutsal Hristiyan Tarikatı; Tapınak Şövalyeleri

Hristiyan tarihinde tapınak şövalyeleri önemli bir yer tutar. Çünkü Hristiyan dininin yayılması ve neredeyse tüm dünyaya etkisi bu şövalyeler sayesinde olmuştur. Özellikle Papa, Hristiyan birliğini korumak ve kaybedilen toprakları almak için bu şövalyeleri görevlendirmiştir. Bu durumda, bu şövalyeleri dünyanın en ünlü dini tarikatlarından biri yapmaktadır.

Bizde sizlere bu yazımızda tapınak şövalyeleri hakkında çeşitli bilgiler vereceğiz. Öncelikle bu şövalyelerin özelliklerini açıklayacağız. Devamında ise nasıl ve neden ortaya çıktıklarını anlatacağız. Daha sonra bu şövalyelerin hazinelerine bakacağız. Tabi bunun yanında tarikat içindeki hiyerarşiyi de anlatacağız. Son olarak ise onlara dair gizemli bilgiler vereceğiz. Eğer hazırsanız tarihe damgasını vurmuş bu tarikatı birlikte inceleyelim.

Tapınak Şövalyeleri Özellikleri

1118 yılında ilk haçlı seferinden sonra tapınak şövalyeleri kendilerini dine adamış Katoliklerin Kudüs’te kurduğu bir tarikat olarak ortaya çıkmıştır. Bu şövalyeler aynı zamanda Süleyman Tapınağı askerleri olarak da bilinirler. Bu tarikat birçok farklı görevin yanı sıra temel olarak kutsal toprakları ziyarete gelen Avrupalılar için kurulmuştu. Şövalyeler Avrupa’da zengin ve katı kurallara sahip soylu bir askeri güç olarak tanınıyordu.

Yaklaşık 200 yıl boyunca bu şövalyeler Avrupa’da politika ve finansın merkezinde yer aldılar. Aynı zamanda kutsal toprakları korumayı amaçlayan Hristiyan askeri seferlerine de katıldılar. Ancak yedinci yüzyılda Kudüs’ü ve kutsal toprakları fethetti. Bu durum tapınak şövalyeleri için kaçınılmaz bir başlangıç olacaktı. Çünkü Doğu Roma İmparatorluğu olarak bilinen Bizans İmparatorluğu’nun bölgedeki hakimiyeti sona ermişti.

Ancak bu durum başlangıç olarak sayılacaktı. Çünkü on birinci yüzyılın sonuna doğru Bizans İmparatorluğu çok daha fazla bölgeyi kaybedecekti. Bu kaybedilen bölgeler arasında kutsal topraklarda vardı. Bu topraklar Müslüman saldırıları sonucunda kaybedilecekti. Bu durum ise kabul edilemedi. Buna karşılık Papa tapınak şövalyeleri için bir zemin hazırladı. Bir dini çağrıda bulundu ve kutsal toprakların geri alınmasını emretti. Bunun sonucunda ise birinci haçlı seferi 1096 yılında başlayacaktı.

Tapınakçılar Nasıl ve Neden Ortaya Çıktı?

Haçlı Seferleri, Avrupalı hükümdarların ve soyluların başını çektiği bir yapı olmuştu. Hatta daha çok, çok uluslu bir haçlı ordusuna dönüşmüştü. Haçlılar zaman içerisinde sadede Kudüs’ü değil bölgenin büyük çoğunluğunu geri almayı başardılar. Bunun sonucunda ise Haçlı Eyaletleri olarak bilinen 4 bölge oluşturdular. Bu bölgeler tapınak şövalyeleri içinde önemli olan Edessa Kontluğu, Antakya Prensliği, Trablus Kontluğu ve Kudüs Krallığı’ydı.

Haçlıların büyük çoğunluğu Avrupa’ya döndükten sonra bölgeyi koruma ihtiyacı ortaya çıktı. Ardından da birçok yerden gelen istilacılara karşı nüfusu kontrol altına alma ihtiyacı geldi. Bu istilacılar arasında; Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler ve Avrupa’nın farklı yerlerinden gelen insanlar bulunuyordu. Özellikle tapınak şövalyeleri için Kudüs ve çevresi çok önemliydi. Buralar kaybedilmemeliydi.

Ancak bölgede hakimiyetin sürdürülmesini sağlayacak güçlü bir devlet bulunmuyordu. Oluşan bu siyasi ve askeri durum resmen tapınak şövalyeleri için bir çağrı niteliğindeydi. Bir diğer problem ise bölgedeki bazı yerlerin düşmanlar tarafından kolay ele geçirilebileceğiydi. Ayrıca bu bölgelerde düzeni koruyacak kanunlarda yoktu. İşte tüm dünyada isimleri hala bilinen şövalyeleri ortaya çıkaran durumlar bunlardı.

Tapınak Şövalyeleri Hazinesi İçerisinde Neler Vardı?

Bir Hristiyan tarikatı çatısı altında kurulan bu şövalyeler birliğinin giderleri krallar ve yöneticiler tarafından sağlanıyordu. Ayrıca sefere gittikleri yerlerde buldukları bazı kıymetli hazineler de vardı. Bu hazinelerin bir kısmını tapınak şövalyeleri savaş ödülü olarak alıyordu. Ancak bunun yanı sıra Avrupa’dan gelen ücretlerde onları savaşmak için teşvik ediyordu.

Fakat şövalyelerin fetihleri esnasında ele geçirdikleri önemli kalıntılar ve kutsal topraklarda bulunan önemli eserler vardır. Bu durum giderek tapınak şövalyeleri için bir efsaneye dönüşecektir. Çünkü bu durum günümüzde bile net değildir. Ancak bazı varsayımlarda bulunmaktadır. Bu varsayımların kaynağı Vatikan’da bulunan kutsal emanetlerdir. Ayrıca tapınak şövalyeleri mührü de yine bu varsayımlar arasında bulunmaktadır.

Bu kutsal emanetler arasında Süleyman’ın hazinesi, Ahit Sandığı, İsa Peygamber’in kayıp öğretileri ve Kutsal Kâse gibi parçalar da vardı. Hatta bazı iddialar o kadar ileri gitmişti ki tapınak şövalyeleri hazinesi içerisinde İsa’nın mumyalanmış kayıp bedeni olduğu bile iddia edilmiştir. Bu durum bir tarihi gerçeği yansıtmayabilir. Ancak bu şövalyelerin kudretini açıklamak için kullanılması gereken muazzam bir gösterge olarak tarihte yerini alacaktır.

Tapınak Şövalyeleri Hiyerarşisi Nasıldı?

Öncelikle bu şövalyelerin hepsi savaşçı olarak bilinse de tarikat içerisinde farklı rolleri vardı. Bu tarikat toplamda 6 farklı rolden oluşuyordu. Bu rollerin en altında bulunan kesim şövalyeler ve çavuşlar olarak isimlendirilmişti. Şövalyeler çavuşlardan daha kıdemliydi. Ancak her iki grupta savaşlarda tapınak şövalyeleri olarak yer alıyordu.

Bu grubun hemen üstünde evler ve çiftlikler komutanları bulunuyordu. Bu komutanlar doğrudan bölge komutanlarına bağlılardı. Ayrıca sorumluluk sahaları bir şehir ile sınırlıydı. Bu grupta yer alan tapınak şövalyeleri için esas göre içinde bulundukları toplulukların aktivitelerini takip etmekti. Bir üst kademede ise bölge komutanları vardı. Her bir bölge büyük üstat adına orayı kontrol eden komutanlara sahipti.

Bu düzeyde bulunan komutanlar büyük sorumluluklara sahipti. Bunlar, bölgedeki yapılardan ve çiftliklerden sorumluydu. Mareşaller ise bu komutanların hemen üstünde bulunuyordu. Bunlar savaş liderleriydi. Aynı zamanda tapınak şövalyeleri arasında savaşlar için gerekli hazırlığı yapmakla görevliydiler. Bu şövalyeler özellikle atların temini ve savaş silahları le gerekli taktiklerin oluşturulmasından sorumluydular.

Yukarılara doğru çıkıldıkça tarikat içerisindeki güç etkisi de artıyordu. En üst kademenin bir altında kâhya ismi verilen danışman bulunuyordu. Bu kişi tapınak şövalyeleri için çok önemliydi. Çünkü kâhyalar Büyük Üstat’a danışmanlık yaparlardı. En üst düzeyde ise Büyük Üstat ver alıyordu. Bu kişi seçildiğinde ömrünün sonuna kadar aynı görevde kalıyordu. Bu görev aynı zamanda tarikat içerisindeki en büyük güçtü.

Tapınak Şövalyeleri Nerelerde Bulundular?

Bu kutsal şövalyeler kutsal topraklarda çeşitli krallıklar kurmuşlardı. Ayrıca Türkiye ile Afrika Kıtası’nın kuzey bölgeleri ve Kıbrıs arasında kalan kısımda birçok yerleşiminde sahibi olmuşlardı. Türkiye’den aşağı doğru gidecek olursa tapınak şövalyeleri için durak noktalarından biri Tarsus’tu. Şövalyeler, Tarsus’un kontrolünü ele geçirdikten sonra 1155 yılında buraya bir katedral inşa ettiler.

Bu muhteşem şövalyeler için ikinci durak Edessa Savaşı’ndan sonra Antakya oldu. Müslümanlar 1144’te Edessa’yı savunamadılar. Bu durum Papa 2. Eugenius’un emriyle 2. Haçlı Seferi’nin başlamasını sağlamıştı. 1302 yılında ise tapınak şövalyeleri Arvad’da Memlükler ile savaştılar. Ancak bu savaşı kaybettiler ve köle olarak Mısır’a sürüldüler. Arvad’dan sonra Safita Kulesi, Akdeniz’i ve tapınakçıların kalelerini gözlemlemek amacıyla inşa edilmişti.

Temmuz 1148’de yaşanan Şam Kuşatması’ndan sonra Akka Limanı kutsal topraklara erişmek için kullanıldı. Hemen ardından Pelerin Şatosu tapınak şövalyeleri için en sahipliği yapacaktı. Şato deniz kıyısındaydı. Bu durum erzakların kolay bir şekilde temin edilebilmesi için çok önemliydi. Son noktalardan biri de Maldoim Kalesi’ydi. Bu kale Kudüs ile Eriha arasındaki yolu savunmak için kullanılıyordu.

Son durak ise Tapınak Tepesi olarak da bilinen Kudüs’tü. Tarihin sayfalarını dolduran başarılardan sonra tapınak şövalyeleri için burası son nokta olacaktı. Şövalyeler için Kudüs ilk merkez olacaktı. Burada şövalye bulunması durumunda bu kutsal tarikatın merkezi de burası olmaya devam edecekti. Ancak bura ele geçirildikten sonra artık son yaklaşmıştı.

Tapınak Şövalyeleri Tarikatının Sonu Nasıl Geldi?

Haçlı Seferleri bittikten sonra Müslümanlar Kudüs’ün kontrolünü ele geçirmeyi başardılar. Bu durum onlar için bir suçlama durumuna dönüştü. Çünkü Kutsal Topraklar’ın kaybedilmesinden onlar sorumlu tutuldu. Memlükler 1291 yılında Akka’yı ele geçirdikten sonra şövalyeler Kıbrıs’a çekildiler. Bunun sonucu olarak da askeri düzende değişiklik gerçekleşti.

Fransa Kralı IV. Philippe’nin şövalyelere çok borcu vardı. Bunun sonucu olarak da tüm Fransız tapınakçıların tutuklanmasını emretti ve varlıklarına el koydu. Yargıçlarda çeşitli dini sebeplerle haklarında suçlamalarda bulunmuşlardı. İşkence yapılan şövalyeler bu suçları kabullendiler. 1308 yılında Papa, şövalyeleri bazı suçlardan aklasa da artık şövalyelerin saygınlığı bitmişti.

1312 yılında Papa bu sefer tapınak şövalyeleri tarikatını yasakladı. Bunun üzerine şövalye tarikatına üye olan kişiler Avrupa’nın farklı yerlerinde tutuklandılar.  Bundan 2 yıl sonra şövalyelerin Büyük Üstat’ı sapkınlık suçundan tutuklandı. Hemen ardından ise Paris’te yakılarak idam edildi. Ancak bugün bile tapınak şövalyeleri hala var mı diye soran insanlar bulunmakta. Kim bilir belki bu dizi tarikat gizli bir örgüt haline gelmiştir.

Tapınak Şövalyeleri İçin Uymaları Gereken 5 Kural Neydi?

Sizlere bu yazımızda Avrupa’ya 200 yıl hükmetmiş bu devasa Hristiyan tarikatını anlattık. Bu tarikat o kadar büyüktü ki etkisini bugün bile gözlemek mümkün. Hepimizin bildiği gibi bu tarikat Türkiye’nin bir zamanlar en çok sevilen dizilerinden biri olan Kurtlar Vadisi’ne bile konu olmuştur. Eğer bu sahneleri izlemek isterseniz arama motorunuza tapınak şövalyeleri kurtlar vadisi yazmanız yeterli olacaktır.

Şimdi izin verirseniz sizi daha da derinlere indirelim. Bu devasa tarikatın nasıl olup da 200 yıl boyunca Avrupa’ya hükmettiğini anlamak için bazı kuralları bilmemiz gerekiyor. Bunlar, en önemli kuralları olarak geçiyor. Yazımızı bitirirken gelin birlikte kimsenin bilmediği bu kurallardan 5 tanesine bir göz atalım.

İlk kural, her koşulda kurallara uy kuralı. Çünkü mutlak itaat, şövalyelerin emirleri alır almaz sorgulamadan uygulamasını gerektiriyordu. İkinci kural ise dikkat çekici giysiler giyme kuralıydı. Çünkü tapınak şövalyeleri kıyafetleri, üzerinde kırmızı haç olan sade bir elbiseydi. Kürkler ve sivri uçlu ayakkabılar Büyük Üstat’lar tarafından yasaklanmıştı.

Üçüncü kural ise yemeğini ekiple ye kuralıydı. Çünkü tapınak şövalyeleri bütün görevleri belirli ekiplerle gerçekleştiriyordu. Bu durum aynı zamanda onların yakından denetlenmesine de imkân veriyordu. Yemekler sükûnet içerisinde yeniyordu. Dördüncü kural ise birikim yapma kuralıydı. Şövalyeler ancak izin verildiğinde üzerlerinde para taşıyabilirlerdi. Tarikat şövalyeleri, kendilerini tanrıya tam olarak adayabilmek için yoksulluk yemini ederlerdi.

Son kural ise safını asla terk etme kuralıydı. Bu kural onlar için son derece hayati bir kuraldı. Çünkü bu kural sayesinde savaş alanın da kontrol ve düzen sağlanırdı. Bu kural sayesinde şövalyelerin sonuna kadar savaşmaları sağlanmıştır. Ayrıca yine bu kural olduğu için emirlere itaat etmek ve izinsiz bir şey yapmamak gerekiyordu.

Bültenimize Katılın!

Abonelik Bültenimize katılın, tarihi anları kaçırmayın! Hemen ücretsiz üye olun ve en özel güncellemelerle tarihin içinde kalın. Geçmişin kapıları sizin için aralanıyor!