1. Anasayfa
  2. Antik Mısır

Tutankamon’un Hazineleri Nasıl Bulundu?

Tutankamon’un Hazineleri Nasıl Bulundu?

3 300 yıl kadar önceydi. Genç firavun Tutankamon hayata gözlerini yumuyordu. Bu vakitsiz ölüm, Mısır hükümetini ve hanedanını büyük bir yasa boğmuştu. 12 yaşlarında tahta çıkan bu güzel yüzlü, genç firavunu herkes çok seviyordu, onun kaybı adeta hükümeti şaşkına çevirmişti. Belki bu büyük acının da tesiriyle Tutankamon için şahane bir mezar yapılmasına ve mumyalanmış cesedinin, büyük bir hazine ve tahtıyla birlikte oraya gömülmesine karar verdiler. Bu karar en kısa zamanda gerçekleştirildi. Nil yakınlarındaki Kırallar Vadisi’nde hazırlanan mezara, sayısız eşya ve kat kat sandukalar içinde Tutankamon’un cesedi yerleştirildi. Sonra kapılar ağır taşlarla örüldü ve mumyalanmış firavun ebedi uykusuna terk edildi.

Aradan 200 yıl kadar geçmişti. Firavun VI. Ramses’in mimarları, Kırallar Vadisi’nin bir yamacında, firavuna layık bir mezar yapmak için kazılarda bulunuyorlardı. Tutankamon’un mezarı aynı hizada, fakat yamacın altındaydı. Mimarlar, işçilere kazıdan çıkan toprağın ve inşaat molozlarının yamaçtan aşağı atılmasını emrettiler. Tonlarca toprak Tutankamon mezarının önüne ve üstüne dökülmeye başlandı. Bu molozlar Mısır’ın genç firavununun mezarını binlerce yıl her türlü gözden saklayacaktı.

Binlerce Yıl Sonra

Aradan binlerce yıl geçti… Şimdi bundan 43 yıl öncesinde, 1922 yılındayız….

Şimdiki Luksor, eski Teb şehri yakınlarındaki Kırallar Vadisi’nde kazılar yapan İngiliz ejiptologu (eski Mısır tarihi bilgini) Howard Carter, artık ümidini kaybetmek üzereydi. Kendisi gibi tanınmış bir ejiptolog olan Lord Carnarvon, Krallar Vadisi’nde yıllarca çalışmış, birkaç kıra! mezarı bulmuş, fakat Tutankamon’un mezarını bulmayı başaramamıştı. Her şeye rağmen ümidi kırılmayan Carter, ondan sonra araştırmaların idaresini üzerine alarak çalışmaya başlamıştı. Kazılara VI. Ramses mezarının eteklerinde devam ediyordu.

Carter’in çalışmaları 7 yıİ kadar sürmüştü. Dikkatli bir inceleme, VI. Ramses mezarının eteklerindeki toprağın eski moloz kalıntıları olduğunu göstermiş bulunuyordu. Bunları kaldırmak onu büyük bir başarıya ulaştırabilir, ama sonunda eli boş da kalabilirdi. Üstelik, atılacak toprak küçümsenecek cinsten değildi. Mütehassıslar 150-200 000 ton toprak taşınması gerektiğini söylüyorlardı.

İlim aşkıyla yanan Howard Carter, hiçbir şeyden yılmadı ve kazıyı yürüttü. 1922 yılının 5 Kasım günüydü. İşçiler toprakların içinde, taştan yapılma oldukça enli bir merdiven basamağına rasladılar. Heyecanla oraya koşan Carter taşın çevresinin açılmasını emretti. Büyük bir hızla çalışmaya başlayan işçiler çok geçmeden bir merdiven meydana çıkarmışlardı.

Howard Carter, heyecandan yerinde duramıyordu. İçinden gelen bir ses, ona çok büyük bir keşifle karşı karşıya bulunduğunu haber veriyor gibiydi. Onun için daha fazla beklemeden hemen kendinden önceki kazıları yürüten Lord Carnarvon’a bir telgraf çekerek buluşmadan bahsetti. Öte yandan, merdiven çevresinde kazılara devam ediliyordu. Taş merdiven tamamen meydana çıkarılmıştır. Çok fazla derinlere inmeyen merdivenin sonunda karşılarına bir duvar çıkmıştı. Bu duvarın üstünde kraliyet arması vardı. Arma oldukça bozulmuştu ama, gene de eski Mısır krallarına ait olduğu gözden kaçmıyordu.

Duvarın Arkası

Lord Carnarvon, telgrafı alır almaz, Londra’daki bütün işini, gücünü bırakmış, Mısır‘a koşmuştu. Büyük bir heyecan içindeki iki ilim adamı hemen duvarı yıktırmaya karar verdiler. İkisi de çok büyük bir keşif karşısında olduklarını seziyorlardı. Onun için, bu büyük keşfi kutlamaktan da geri durmadılar. Duvarın açılmasında önce, açık havada, molozların arasında bir ziyafet verilmiştir. Sonra hemen çalışmalar başladı. İşçilerin kazmalarına fazla mukavemet edemeyen duvarın arkasına düşen ilk ışıklar, 8 metre kadar uzayan bir koridoru gösteriyordu. Bu koridorun sonunda, bir başka duvar vardı. Ejiptologlar, o duvarın da yıkılmasını emrettiler. Kazmalar yeniden binlerce yıllık tarih üzerine inmeye başladı.

Tutankamon Hazine Dairesi

3 000 yıldan fazla bir zamandan beri ışık yüzü görmeyen bir odaya tutulan ilk ışıklar, orada bulunanları bir an içinde şaşkına çevirmişti. Koridorun karşısındaki duvarın yıkılması şahane bir hazineyi gözler önüne sermişti. Hiç kimse konuşmaya cesaret edemiyor, herkes soluk almaktan bile çekinerek bu arkeoloji hazinesini seyrediyordu.

Bilginlerin karşısına çıkan birinci odada ilk dikkati çeken altın yaldızlı üç şahane yatak olmuştu. Yatakların yanındaki büyük kutularda Kralın şahsi eşyası, mücevherleri vardı. Ayrıca gene altın yaldızlı 4 tane savaş arabası, üzeri mücevher kakmalı 2 heykel ve nihayet çok kıymetli taşlarla süslenmiş bir taht dikkati çekmiştir.

Lord Carnarvon ve Howard Carter, ilim hayatlarının en heyecanlı anlarını yaşıyorlardı. İki bilgin daha önce de başka mezarlar açmışlardı. Ama hiçbiri, Tutankamon’un mezarında olduğu gibi el değmemiş gözükmemiştir.

Kazı ve araştırmalara hiç aralıksız devam ediliyordu. Bilginler, mezarın yalnız bu odadan ibaret olmadığına emindiler. Kısa bir araştırma sonunda, gene taşlarla örülü bir başka kapı daha buldular. Acaba bu defa karşılarına ne çıkacaktı? Doğrudan doğruya mezar odasına mı açılıyordu burası, yoksa bir başka hazine odasına mı?

Kısa zamanda o kapı da açıldı. Bu ikinci odada birinciden daha çok eşya vardı. Tam manasıyla zeminden tavana kadar çok çeşitli eşya ile doluydu. Bulunan şeylerin sonsuz denecek kadar çeşitli olması, kazıya verilen değerin haksız olmadığını göstermişti. Howard Carter, yıllar süren çalışmasının mükafatını görüyordu. Üstelik bu, hiç el değmemiş vaziyette, 3 000 yıldan fazla bir zaman önce nasıl bırakılmışsa öyle bulunan ilk tarih ve arkeoloji hazinesiydi.

Keşifler

Artık keşiflerinden emin olan bilginler, daha başka odaları da açmadan önce, ilk buluntuları müzelere taşımak üzere, kazı işine bir müddet ara verdiler. Yeni bir ziyafetle bu büyük keşif bir defa daha kutlandı. Ele geçen eşyanın Kahire Müzesi’ne taşınması, ilk bakışta sanıldığı kadar kolay olmuyordu. Bilginleri korkutan en önemli nokta, binlerce yıl karanlık ve havasız bir yerde kaldıktan sonra, birdenbire hava ve gün ışığıyla temas eden eşyanın kimyevi değişikliklere uğrayarak bozulmasıydı. Bunun için, küçük eşya özel sandıklar içinde, yatak vs. gibi büyük parçalar olduğu gibi «arkeolojik tabut» denen büyük sedyeler üzerinde civardaki başka bir mezar odasına taşınmaya başladı.

Bu boş mezar odasının temizleme ve ambalaj yeri olarak kullanılması kararlaştırılmıştır. Getirilen eşya burada kimyevi maddelerle silinip temizlenmiştir. Böylece havadan ve ışıktan müteessir olmaması sağlandıktan sonra, büyük bir dikkatle ambalajlanmıştır. Sağlam tahta sandıklar içine konan eşya bundan sonra deve sırtında Nil kıyısına kadar kilometrelerce yola götürülüyor, oradan özel bir vapura yüklenerek Kahire’ye taşınmıştır.

Carnarvon’un Ölümü

1923 yılı, bu çalışmalar içinde başladı. Daha başka odaların ve bilhassa mezar odasının açılması epey zaman istiyordu. Bu arada Lord Carnarvon, kendini çalışmalara öylesine vermişti ki, en küçük sağlık kaidelerine bile dikkat etmez olmuştu. Zaman zaman yapılan ihtarlara rağmen durup dinlenmek bilmeyen çalışmasına devam etti. Mart ayında sivrisinek sokması ve zatürreeden yatağa düştü. 5 Nisan 1923’te de hayata gözlerini yumdu.

Lord Carnarvon’un ölümü Carter’i ve birlikte çalışan diğer ilim adamlarını çok üzmüştü. Kazıyı bir an önce sonuçlandırmak için büyük bir hızla çalışmaya devam ettiler. Ama asıl mezar odasının açılması, 1924’ten önce mümkün olamadı.

Yeni Çalışmalar

Tutankamon ‘un mezarını keşfeden bilginlerin en amansız düşmanı sıcaktı. Bu yüzden bilhassa kazıyı idare edenler büyük bir heyecan içinde bulunmalarına rağmen çalışmalar hızla ilerlemiyordu. Çünkü şubattan itibaren her yer sanki bir cehennem ateşiyle kavrulmaya başlıyor, çalışmalar imkânsız hale geliyordu.’ Öte yandan ele geçen eşyanın büyük bir titizlikle ambalaj edilmesi de çalışmaların gecikmesine sebep oluyordu.

Mezarın keşfinden bir yıl sonra hala mezar odası açılamamıştı. 1923 yılı şubatı, yeniden Mısır’ın amansız sıcaklarını getirince çalışmalara bir defa daha ara vermek zorunda kalınmıştır. Ancak bu paha biçilmez hazineyi meydanda bırakıp gitmek de olmazdı. Howard Carter her türlü tehlikeyi bertaraf etmek için mezarın ağzını ağır demir kapılarla kapattıktan sonra, giriş kuyusuna l 700 ton kaya ve toprak doldurdu. Bu sırada Lord Carnarvon’un ölümü de bilginlerin bütün neşesini kaçırmıştı. Çalışmaya 7-8 ay ara verdiler.

1923 yılı ekim sonlarına doğru, mezarın girişini örten toprakların temizlenmesine başlandı. Bu iş sanıldığı kadar kolay olmuyordu. Giriş kuyusunu toprakla dolduruvermek kolay olmuştu ama, 1 700 ton toprağı kuyudan çıkarmak işçileri yorgunluktan öldürüyordu. Toprağın temizlenmesi için hemen hemen bir ay çalışmak gerekti. Kasım sonlarına doğru nihayet yeniden mezar kapısının önüne varabildiler.

Mezar Odasına Giriş

Bilginler, artık çalışmalarının en heyecanlı yerine gelmişlerdi. Howard Carter ve yardımcısı Callender’in, heyecandan, gözlerine uyku girmiyordu. İlk işleri mezarın dehlizlerine elektrik hatları döşetmek oldu. Her yana kuvvetli projektörler asıldı. İşçiler, fazla bir güçlüğe uğramadan asıl mezar odasının girişini örten duvarı yıktılar. Projektörlerin ışığı bir anda 3 000 yıllık tarihi aydınlattı.

İçeride, bir salonun ortasında, hemen hemen bütün salonu dolduracak büyüklükte dolap yahut kasa diye tarif edebileceğimiz bir odacık vardı. Baştan başa kabartma heykel ve yazılarla süslü olan bu dolabın kapısı açıldığı zaman, bilginlerin karşısına bir başka kapı çıktı. O kapıyı da hiç vakit geçirmeden açtılar. Şimdi karşılarında bir başka kapı daha vardı.

Howard Carter, Callender’in yüzüne baktı. O da soran bakışlarla Carter’e bakıyordu. İkisi de kan, ter içinde kalmışlardı. Ama artık araştırmalarının meyvesini almak üzereydiler. Nihayet dördüncü kapıyı açınca Tutankamon ‘un sandukası göründü.

Bilginlerin içinde yanan ilim aşkı istediği kadar onları heyecana boğsun, yemekten, içmekten kessin, araştırma öyle çabucak bitecek gibi görünmüyordu. Her şeyden önce bir hazine değerinde olan bu iç içe kasalardan meydana gelen dolabı zedelemeden sökmek lazımdı. Sandukayı başka türlü çıkarmaya imkân yoktu. Akla en yakın gelen yol, dolapların çatısını açmaktı. Bilginler bu yolu takip ettiler, uzun ve yorucu çalışmalardan sonra, çatının açılması bitti, sanduka büyük bir itina ile iç dolaptan alınarak dışarı taşındı.

Aralık sonlarına doğru sandukanın açılması çalışmaları başlamıştı. Howard Carter daha önceki tecrübelerine dayanarak sandukayı açar açmaz, mumya ile karşılaşmayacağını biliyordu. Mumyanın da sanduka gibi ‘birkaç kat mahfaza içinde olması gerekirdi.

Gerçekten tahmini doğru çıktı. Birinci sanduka açıldığı zaman içinden bir başka sanduka çıktı. Onu da açtıkları zaman gayriihtiyari bütün hazır bulunanların gözleri kamaştı. Çünkü bu ikincinin içinden som altından üçüncü bir sanduka daha çıkmıştı.

Tutankamon ‘un Mumyası Açılıyor

Nihayet 1924 yılının ilk günlerinde, som altından üçüncü sanduka açıldığı zaman Tutankamon’un mumyası meydana çıktı. Mumyanın yüzünde, altın bir maske vardı. Tamamen Tutankamon‘a benzer şekilde yapılmış maske, mumyayı omuzlarına kadar kaplıyordu. Elleri yaldızlanmış ve ?sünün üstüne kavuşturulmuş durumdaydı. Mumyanın ana sargıları da altın şeritlerden yapılmıştır. Bu şeritlerin üstünde türlü şekiller vardı.

Nihayet, altın maske kaldırıldığı zaman Tutankamon’un mumyalaşmış başı meydana çıktı. Yaşı 3 000 yılı geçen mumyanın hatları, on sekizinde ölen genç firavunun ince yüz yapısını aynen aksettiriyor gibiydi. Mumyanın başında, alnı ve şakakları kuşatan bir altın levha vardı. Bu levha, yılan derisiyle kafasına tutturulmuştur. Kulakları delik olduğu halde herhangi bir süs eşyası takılı olmadığı anlaşılmıştır.

Mumyanın boynunda, üç sıra halinde boncuk kolye vardı. Altın sandukanın kapağı açıldığı zaman, mumyanın baştan başa hafif kara bir lekeyle kaplı olduğu görmüştür. Yapılan incelemeler sonunda bunun sanduka kapanmadan önce mumyanın üstüne serpilen çiçek yapraklarının kalıntıları olduğu anlaşılmıştır.

thumbnail
Önerilen Yazı
İskenderiye; Kayıp Şehirler Arasında Bir Hayalet

Tutankamon ‘da Yeni Keşifler

Bilginleri çok uzun bir süre uğraştıran mumyanın açılması işi sırasında Carter, yeni bir keşif yapmıştır. Mezar odasında bir başka kapı daha vardı. Onun arkasında gene birçok eşyanın bulunacağı muhakkaktı. Zaten Eski Mısır âdetlerine göre firavuna ebedi uykusunda kullanaca0ı ümidiyle yanına bırakılması gereken eşya henüz ele geçmemişti.

1927 yılının ilk günlerinde bu son oda da açılmıştır. Tutankamon mezarının diğer odaları da dahil olduğu halde, denebilir ki şimdiye kadar Eski Mısır tarihinin böylesine zengin hazinelerini meydana çıkaran bir keşif daha yapılmamıştır. 3 000 yıl karanlıklar içinde gömülü kalan odaya tutulan ilk ışıklar önce burada da odanın tavanına kadar uzayan büyük bir dolabı aydınlatmıştı. Bu dolaptan başka dikkati çeken eşya arasında çeşitli gemiler vardı. Tıpatıp zamanın gemilerine benzeyen bu küçük gemiler, firavunun ebedi hayatı sırasında yeraltı nehirlerini geçebilmesi için yapılmıştır.

Burada ele geçirilen başka eşya arasında, hepsi abanoz, altın veya fildişinden olmak üzere, şahane sofra takımları, heykelcikler, çeşitli süs eşyası vardı. Bütün bunlar firavun ebedi hayatında kullansın diye konulmuştur.

Tutankamon ‘un İç organları

Ele geçen eserlerin en değerlilerinin başında, salonda en büyük yeri işgal eden dolap geliyordu. Bu dolabın açılması da bilginleri aylarca uğraştırdı. Araya gene sıcak mevsim girdi ve nihayet 1928 yılı başlarında bu son hazine de açılmıştır. Dolabın dört kenarında birer Eski Mısır tanrısının heykeli vardı. Heykellerin yüzleri dolaba dönük ve kolları açık vaziyetteydi.

İki metre kadar boyundaki dolabın dış kısmı söküldüğü zaman, içinden üstü siyah yünden bir kumaşla örtülü bir başka dolap çıktı. Bu defaki dolap, kaymak taşından yapılmıştır. Etrafında gene tanrı heykelleri ve başka kabartmalar vardı. Dolabın üstünü örten kapak açılınca, gene kaymak taşından yapılma dört heykel başı meydana çıktı. Her baş büyükçe birer kutunun üstüne konulmuştur.

Arkeologlar çok heyecanlanmıştır. Acaba bu kadar büyük bir itina ile iç içe saklanan kutularda ne vardı? Nihayet yıllar süren çalışmalar son bir gayretle tamamlandı: Kutuların içinden som altından birer minyatür mumya çıkmıştı. Bu dört mumya açıldığı zaman her birine firavunun iç organları konmuştur. İç organlar da tıpkı asıl vücut gibi mumyalanarak saklanmıştır.

İlginizi Çekebilir
imhotep-kimdir

Bültenimize Katılın!

Abonelik Bültenimize katılın, tarihi anları kaçırmayın! Hemen ücretsiz üye olun ve en özel güncellemelerle tarihin içinde kalın. Geçmişin kapıları sizin için aralanıyor!